KARGALAR VE TİLKİLER

           
 Ezop'un Karga ile Tilki  masalını bilirsiniz. Hani Karga'nın ağzındaki peyniri kapmak için "Güzel sesinle bir şarkı söylesene" diyen Tilki'nin zaferiyle sonuçlanan, Karga'ya üzüldüğümüz, Tilki'ye kızdığımız masal. İlkokul sıralarından itibaren duyduğumuz, okuduğumuz bu masalı unutmak mümkün mü? diyeceğim ama gayet mümkünmüş.

           İnsanlara sürekli umut yüklemesi yapıp, maddi-manevi sömürenlere kızıyoruz ama neden hayattan ders almamakta direniyoruz? Sülün Osman'dan bu yana çok şey değişmedi aslında.  Geçenlerde Instagram reklamlarında "Metal Falı, Kahve Falı, Duygu Analizi vs" minvalinde bir reklamla karşılaştım. Yetmedi, elleriyle şifa dağıttığını iddia eden ve bunun eğitimini vereceklerini belirten bir sayfayla karşılaştım. Atarlı giderli mani tarzında kitap yazıp kanal kanal gezenlerden bıkmışken, KPSS kampı vaadiyle gençleri kandırıp paraları iç edenlerin haberiyle karşılaştım. Aklıma ilk gelen de Karga ile Tilki'nin masalı oldu.

        Herkes vaatlerinden bahsediyor. Daha huzurlu bir yaşam, kafaya takmadan yaşama sırları, garanti iş edinme fırsatı, yorulmadan kilo verme...Yakında biri çıkar da Âb-ı hayatı buldum derse hiç şaşırmayacağım. Neticede yalanın ve inananlarının sonu yok. Beni en çok vaatler rahatsız eder. Ne kadar çok vaat, o kadar çok yalandır çünkü.
         
           Belki insanlara güvenmeye çok ihtiyacımız var, belki çok iyi niyetliyiz, belki de düşünüp analiz etmeye üşenecek kadar tembeliz.  Tilkiye kızıp, kargaya acımak yerine aklımızla hareket edersek daha mı iyi olur ne?

 Görsel kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/475974254350973096/

Yorumlar

  1. Haklısınız. Güvenme ihtiyacı duyuyoruz. Ne kadar aldatilirsak aldatilalim güven duyma ihtiyacı hissediyoruz bir şekilde. Birine..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder