Mutlu Başarılar Dilerim

       
      Sınavlar, sınavlar. Hepsi birbirinin aynı, sadece adları farklı.  Ortak ve mutlak beklenti ise mutluluk. Falanca liseyi ya da filanca fakülteyi kazanan çocuğu ailesini mutlu ediyor, akrabalarını ve öğretmenlerini de mutlu ediyor haliyle. Apartman sakinleri hatta tüm konu komşu kazanılan okulla ilgili mutlu oluyor. Bu kadar mutluluğun içinde binlerce soruyu çözmüş, zorlu virajları ustalıkla dönebilmiş genç de haliyle mutlu oluyor.

    Ana sınıfından itibaren sınavlara entegre biçimde yetiştirilen genç eğitim hayatı boyunca ne kadar mutlu acaba? Yani mutlu bir kazanan olmak için mutsuz bir öğrencilik hayatı mı geçirmek gerekir? Soru bankaları, ödevler, projeler, deneme sınavları çocukların hayatında artık bir ayrıntı değil de bir esas olmaya başladı. Başarı sıralaması, yıl sonu başarı ortalaması artık çocuklar için çok erken yaşlarda bir hedef haline geldi. Önceden çalışkan olmak bir değerdi , şimdi  ise başarılı olmak bir değer haline geldi. Yani başarılıysan, değerlisin. Peki ya başaramazsan? Dizleri kanamadan büyüttüğümüz çocuklarımızın özsaygılarını hunharca katlediyoruz işte.

           Eğitim sistemi sürekli yenileniyor, daha iyi hale getirilmek için sürekli yenilikler yapılıyor. Örneğin ben, kredili sistem mağdurlarındanım. Liseye başladığımda kıyametler kopmuştu. Kredili sistem şöyle süper olacak, aman evlatlarımız böyle Amerika ile yarışacak. Sonrası malumunuz. Tarihin lüzumsuz projeler rafında yerini alalı yüzyıllar oldu sanırım. 

            Eğitim sisteminin zorlu ve çetrefilli. Peki ya öğretmenlerimiz bu sistemi bazen daha da zorlu ve anlaşılmaz kılmıyor mu? Tatillerde ödev verilmemesi  ile ilgili her sene MEB açıklama yapsa da tatil kitabı denen sevimsiz test kitapları ne yapıp edip evlere kimi öğretmenlerce gönderiliyor. Artık öğretmenler de başarı odaklı çünkü. İlkokul 1. sınıf öğrencisi için daha çok test çözmeli diye velisine öneride bulunan bir öğretmen benim için ayrı bir gezegene aittir. Kitap okumayı özendiren, yaratıcı yazılar yazmaya teşvik eden, gerçek üstü resimler yapması için cesaretlendiren öğretmenler görmek istiyorum. Öğrencinin içindeki merak duygusunu yakalayan öğretmen , gerçek öğretendir. Öğrenciyi merak duygusundan yakalamak bir öğretmenlik refleksidir. Çocukta bunu görür ve büyütürsün. İşte bütün mesele bu.

           Sınıfta kımıldamayan, gülmeyen, dersi kaynatmayan , bir seferde anlayabilen, gözünü öğretmenden ayırmayan, dikkat süresi 40 dakika olan süper öğrenciler beklentisinde olan tüm öğretmenler keşke başka meslek seçseymiş diyorum. Sınavlar, sistem zorlayıcı olsa da öğrencilerinin farklı öğrenme özelliklerinin farkında olan öğretmenler daha mutlu öğrenciler yetiştirecektir.

          İşte tüm bu keşmekeşin içinde çocuklarım mutlu bir öğrencilik hayatı geçirip mutlu olabilecekleri meslekler seçsinler istiyorum. İmkansız değil ama  zor biliyorum. Ama anne olarak da beklentilerimi  Kaf Dağı’na çıkartmıyorum. Herkese mutlu başarılar dilerim.

Görsel:https://tr.pinterest.com/pin/193162271500062375/

Yorumlar