Hepimiz farklıyız. Tıpkı parmak izlerimiz gibi tekiz. Farklı güçlerle, yeteneklerle kaplıyız. Her insan hayata farklı bir renk çalıyor.Başlangıçta bu renkli tabloya bakmak muhteşem olsa da detaylara indikçe kimi renklerin daha zor fark edildiğini ya da baskın renklerin gölgesinde kaldığını görürüz. Eğitim hayatına atılan çocuk, hangi renk skalasında olduğunu birinci sınıftan itibaren fark eder. Kimi çocuklar daha çok onay alırken kimi çocuklar onay yerine uyarı alır. Bazı çocukların yazısı düzgünken bazı çocuklarınki ters yöne bakıp adeta defterde dans eder. Dislektik çocuklardır bu renklerden bazılarının adı.
Disleksi, bir hastalık değil. Nörolojik kaynaklı özgül öğrenme güçlüğü olarak tanımlanıyor. Normal veya normal üstü zekaya sahip dislektik bireyler özel eğitim, aile ve öğretmen desteği ile yaratıcılıklarını keşfedebilir, yeteneklerine uygun mesleklerde yer alabilir. Disleksi tanısı almış çocuklarla okulda ya da sosyal hayatta sıklıkla karşılaşıyorum. Öğretmen ve ailelere çocukların yapamadıklarının değil, yapabildiklerinden ön plana çıkartmalarını öneriyorum. Ancak, kimi zaman okulda başarı sadece iyi not almak, takdir-teşekkür belgesi ile çocuğu taçlandırmak olarak algılanıyor. Halbuki disleksi tanısına sahip onlarca sanatçı, bilim insanı, yazar var. Dr. Bahar Eriş'in Gölgedeki Yıldızlar kitabı tam bu noktada yardıma koşuyor.Yazar, Dislektik olup, okulda başarısızlıkla başlayan hayatlarına dünyanın en başarılı insanlar listesine yazdırmayı başaran isimlerin hikayelerini okuyucuyla paylaşıyor. Her insanın içinde mutlaka bir yetenek barındırdığını "Her Çocuk Üstün Yeteneklidir" kitabında da paylaşan Bahar Eriş , yine bu düşünceye vurgu yapıyor. Disleksi konusunda altın bir rehber diye de kitabı tanımlayabiliriz.
Beynin sağ lobu dislektiklerde baskın. Bu yüzden yaratıcı düşünceye sahip, sanata yatkın, büyük resmi görebilen bireyler olması da olumlu yanlarından. Bahar Eriş kitabında dislektik çocukların yaşadıkları zorlukları nasıl avantaja çevirebildiklerini okurla paylaşıyor. En etkilendiğim kısımlardan birinde ise şöyle bahsediyor;
" Peçeteye burnunu silen aslan,tabletinin tuşuna basıp açabilen dahi ilan ediliyor. Bu şekilde yetişen çouklar okul sonrası hayatta hüsran yaşayabiliyor,çünkü gerçek özgüven insanın ancak bileğinin hakkıyla kazanabileceği bir ruhsal rütbe. İnsanın yapabildiklerini ve yapamadıklarını sağlıklı ve gerçekçi bir biçimde değerlendirmesinin bir sonucu.
İşte dislektik çocuklar büyürken içi boş övgülere maruz kalmadığı için altı boş bir özgüvenden de korunuyorlar. Bilakis bazı zorluklarla mücadele etmek ve sonunda onları aşmak, onları uzun vadede sağlam bir karakter kazandırabiliyor."
Yazar "Gölgedeki Yıldızlar" kitabında başarı öykülerine de yer vermiş. Pablo Picasso, Albert Einstein,Agatha Christie, Steven Spielberg, John Lenon, Richard Branson, Andersen, Jules Vernes, Ingvar Kamprad (IKEA'nın kurucusu),Ebru Cündübeyoğlu, Jamie Oliver, Magic Johnson sadece bir kısmı. Kitapta çocukluktan bu günlere nasıl ilerlediklerini okumak bana oldukça umut verdi. Diğer dislektik çocuklar neden hayallerine kavuşamasın? En büyük ihtiyaçları kabul görmek ve desteklenmek. Aile ve öğretmenlerin desteğine ihtiyaç duyan dislektik çocukları desteklemek biz büyüklere düşen en büyük görev. Aileler genellikle ders notlarının düşük olmasından dolayı çocuklarından şikayetçiler. Basketbol oynarken birbiri ardına attığı sayılar da başarıdır halbuki. Ayrıca aileye yol haritasını çizmesine yardımcı olur. Öğretmenler öğrencilerine inandıkları mesajını verirse sihirli değnek etkisini o zaman görebilirsiniz. Etiketlemeyi çok seviyoruz, ancak kendimizi yere göğe koyamıyoruz. Özel eğitim gereksinimi olsun veya olmasın bir çocuğa "Senden birşey olmaz" demek verilecek en ağır cezadır. Empati kurmak, asıl mesele bu aslında.
Sadece disleksi tanısına sahip olan çocukların aileleri değil, tüm ebeveynler ve eğitimciler tarafından okunması gereken, kütüphanenin baş köşesinde olması gereken bir kitap "Gölgedeki Yıldızlar".
Steve Jobs'ın Farklı Düşün sloganlı reklam filminde yer alan 17 kişiden 11'i dislektik.
Sevgiyle ve umutla.
Paylaşım için çok teşekkür ederim. Disletik bir oğlum var. Disleksinin etkisini önemli ölçüde sönümledik, en doğrusu etkileri avantajımıza çevirmeye başladık. Uzun süreçlerden geliyoruz ve uzun süreçlerimiz olacağının da farkındayız. Amir Khan' ın Yerdeki Yıldızlar filmini izlerken henüz ilkokuldaydı ve bize dönüp ben disletik miyim diye sorduğunda ilk farkındalığı olmuştu. Notlar mı? Hiç önemi yok ama hakimiyeti eline aldığından beri notlarımız yükselişte. Takdir bile aldı, şu an lise 2 de ve son karnelerinde hep teşekkür aldı, hem de hiç bir ayrıcalık olmadan. Çok içten teşekkürler..
YanıtlaSil