SARDUNYALI HAYALLER

   


        Bu ara, yazdan mıdır bilmem ; kendimi bağa bahçeye salasım var. Öyle günübirlik pikniklerden bahsetmiyorum ama. Eni konu, tası tarağı toplayıp bir köy evinde yaşayasım var.  Bu zamana kadar, şehrin gürültüsü ninni, koşuşturması spor gibi hissettirirdi bana. Öyle ki tırtıl görsem anakonda muamelesi yaparım, saçıma yaprak düşse zıp zıp zıplarım. Bildiğin betonarme kültürünün bir eseriyim aslında.

            Ama diyorum ya, bu aralar ciddi ciddi tavuk beslemek, koyun kırpmak, evin çatısında tarhana yapmak istiyorum. Ha bir de ak sakallı bir keçim de olsun isterim. Kazlarım, ördeklerim de olsun. Benim oğlancıklar da  yalın ayak avluda onlarla koştursun isterim. Kapımın yanıbaşında beyaz teneke saksılarda sardunyalarım allı , pembeli açsa misafirlerime hoşgeldiniz dese bir de.

            Çekirdekten yetiştirdiğim domatesimle , biberimle kahvaltı sofrasında  gurur duysam fena mı olur hani. Ama domates de domates olacak, eline alıp gözünü kapadığında çocukluğun kokacak. Süt sağsam, koyun kırpsam, tandırda ekmek pişirsem, kekik kurutsam. Gün yerini Ay'a bıraktığında yorulan sadece bedenim olsa, ruhum olmasa.

          Modern zamanların şahane pilli oyuncaklarına dönüştüğümüzün farkındayız aslında hepimiz. Okullar, apartmanlar, çocuk parkları bile renksiz, yeşilsiz. Her boş arazi istikbalin sitesi ya da AVM'si olmak zorunda.

           İnsanoğluyuz işte, toprakla münasebetimiz taa Adem ile Havva'ya dayanır. Bu yüzdendir   yağmurda yükselen iğde ağaçlarının  rüzgarına  karışmış toprak kokusunu gözlerimizi kapatıp da içimize çekişimiz. İnsanız işte;  bir yanımız barbar, rekabetçi, doyumsuzken bir yanımız toprak gibi bereketli ve dingin.
           Ben de bu ara dingin  yanımı özledim işte.

Görsel: Pinterest http://www.pinterest.com/pin/25966135323934087/


       

Yorumlar